index
750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim 750 TL Üzeri Sepette Yüz Yıkama Jeli Hediye • Yeni Üyelere Özel %10 Ekstra İndirim

İçeride Ne Varsa Dışarıda O Var

İçeride Ne Varsa Dışarıda O Var
“İçeride ne varsa dışarıda o var, aşağıda ne varsa yukarıda o var” Hermetik yasaların ikinci maddesidir. Başka bir ifadeyle iç dünyamızda olanların aynası dış dünyamızda yaşadıklarımızdır. İç dünyamız düşüncelerimiz, duygularımız, algılarımız, inançlarımız, öğretilerimiz, deneyimlerimiz, hayallerimiz, hırslarımızdan vb.den oluşur. Budist öğretiler buna “zihin” der. Ve zihnin eğitilebilen bir şey olduğunu bildikleri için tüm öğreti realitemizi yaratan zihin yapımızı tanımak ve eğitmek üzerine inşa edilmiştir. Bu öğretinin temellerinden biri “Bilinçli Farkındalık” yani Mindfulness öğretisidir. Mindfulness öğretisi bir yaşam sanatıdır. Ve herkes tarafından pratik edilebilir, öğrenilip yaşamda uygulanabilir. Son yıllarda bu Mindfulness mistik, manevi ve uzak doğu felsefesini temel alan ve anlaşılması zor bir kavramdan öteye geçmiştir. Biliminde desteklediği bilgilerle sinirbilimciler meditasyon ve mindfulness pratikleri sayesinde beyin yapımızı değiştirebilmenin mümkün olduğunu ifade ederler. Bedenimizin, organlarımızın ve dünyada var olan tüm maddelerin bir frekansı olduğu gibi gözle görülmeyen; bir formu olmayan soyut olan her şeyin de bir frekansı olduğunu artık ölçebiliyoruz. Başka bir deyişle dış dünyamızı oluşturan her şey gibi iç dünyamızı yani zihnimizi oluşturan her şey de bir enerji formudur ve bir frekansa sahiptir diyebiliyoruz. Enerjinin içinde barındırdığı frekansa ve titreşime göre hareket ettiğini ve şekil aldığını biliyoruz. Hiçbir enerji formu sabit durmaz. Benzer frekanslar ise benzerlerini çeker. Eğer düşüncelerimiz, inançlarımız, duygularımız bir enerji formu ise ve benzerlerini çekiyorlarsa o vakit etrafımızda olan insanlara, onların duygu durumlarına, düşünce tarzlarına, davranışlarına ve inançlarına bakarak o anın içindeki iç dünyamızı, zihnimizin yapısını anlayabiliriz.

“Yakın Çevrendeki 5 İnsanın Ortalamasısın”

İnsan bilimi araştırmacıları “yakın çevrendeki 5 insanın ortalamasısın” derken aslında aynı şeyden bahsediyorlar. İçimizdeki frekansa göre etrafımızdaki insanları ve olayları kendimize çektiğimizi kabul edersek acaba kendimiz hakkında nasıl bir farkındalık ediniriz ve hayatımızda neler değişir? Herkes bizim bir aynamız ve herkes bize bir şey öğretmeye çalışıyor. Bu benim kendi farkındalık yolculuğumdaki ana mottolarımdan biri. Kimi zaman tanımadığım bir satıcı, kimi zamansa en yakınım bende bir şey tetikleyebiliyor ve o an durup ‘‘Bu kişi bana neyi göstermeye çalışıyor?’’ diye soruyorum. Aşırı yavaş olan biri belki çok telaşlı ve hızlı tarafımı göstermeye çalışıyordur, çok disiplinli biri çok disiplinsiz tarafımı fark etmemi sağlıyor olabilir. Hep geç kalan biri sinir bozucu olacak kadar dakik tarafımı, çok gevşek ve sınırsız biri çok katı olduğum yerleri fark ettirmeye çalışıyor olabilir. Kıskançlık yapan biri bana kıskançlık hakkındaki yargılarımı, aldatan biri ise aldatanlar hakkında ki yargılarımı göstermek için yaşamımda var olabiliyor olabilir. Çünkü yaşam zıtlıklar ilkesi ile çalışır. Aynı nefesimiz gibi. Her şey zıttı ile vardır yaşamda. Bu sebeple biri karşıma geliyorsa ve zorlandığım bir durum yaşıyorsam bende ki hangi dengesizliği bana göstermek için karşımda olduğunu sormakla başlarım. Çok yaptıklarımı mı, hiç yapmadıklarımı mı, tutunduğum zihin kalıplarımı mı yoksa reddettiklerimi mi fark etmem için bana aynalık yapıyorlar? Bu farkındalık pratiği biraz keyifli bazen ise sinir bozucu bir farkındalığa dönüşebiliyor. Sinir bozucu olan kısmı zamanla dışarıda suçlayacak birini bulamayacak olmamızken; keyifli kısmı ise tüm gücün bizde olmasıdır. Peki, kimseye sinirlenmeye ve tepki göstermeye hakkımız yok mu diye bir soru uyanıyor olabilir içimizde. Tabi ki var! Sınırlarınızı ihlal edenlere, güvenliğinizi tehlikeye atanlara tepki verebilirsiniz. Her zaman sizi rahatsız edenlere tepki koyabilirsiniz. Ancak küçük bir detayı aklımızda tutarak. “İnsanların o tepkinin kaynağı değil sadece tetikleyicisi olduklarını” hatırlayarak.

Yaranın Ana Kaynağı Sensin

Kendime doğru çıktığım bu yolculukta bana faydası dokunan ve hayatımı değiştiren bir başka temel öğreti ise insanların aşırı tepkisel davranışlarının ana kaynaklarının tamamen kendilerinde olduğu farkındalığı idi. Ancak bir insanın yarasına bastığımızda öfkelenir ve bağırır. Bu da canı acıdığı içindir. Bastığımız yerde bir yara yoksa kimse aşırı tepki vermez. Evet, yaraya basan biri vardır. Onun da bu olayda bir sorumluluğu ve sonucunda deneyimlemesi gerekecek bir pay veya sonuç mutlak olmalıdır. Ancak o yaranın ana kaynağı karşımızdaki kişi olmadığını hatırlarsak usturuplu tepki vermeyi, saygılı bir şekilde sınırlarımızı korumayı ve yaramızı sarmak için gerekli hamleyi yapmayı akıl edebiliriz. Mindfulness öğretilerinin ve pratiklerinin en büyük kazanımı yaşamımda olanlara daha farklı bakmamı sağladığını itiraf etmeliyim. Bu verdiğim örnekler halen her gün deneyimlediğim ve kimi zaman zorlandığım bir alan olmasına rağmen gönül rahatlığı ile paylaşabilirim ki artık daha empatik, esnek, net ve kararlı biri olduğum zamanlarım ve ilişkilerimin sayısı gittikçe artmakta. Bir zamanlar dışarıdan içeriye yürüdüğümü sandığım oysa tamamen içeriden dışarıya yürüdüğümü daha sonraları anladığım bu yolculukta en güçlü pusulalarım nefes, meditasyon ve mindfulness pratiklerim olmuştur.

Tüm Acılarımız Bizi Büyütmek İçin Varlar

Yaralarımızı iyileştirdikçe güçleniyoruz. Aynı derimizi kestiğimizdeki gibi yaramız önce dışarıdan kabuk kaplıyor ve sonra o bölgeyi korumaya alan beden içeriden yarayı iyileştirmeye başlıyor. İyileşme süreci de bazen kendimizi kapattığımız bir süreç olabiliyor. Özellikle acımız büyük ise kendimizi korumaya ihtiyaç duyabiliyoruz. Ve iyileşme herkese göre farklı zamanlarda gelişiyor. Yaraların büyüklüğü ve ciddiyeti kişiye göre değişebiliyor. Baş etmekte zorlandığımız ve sinir sistemimizin aşırı tepki verdiği her durum ilgi ve şefkatle bakmamız gereken bir alandır. Değişime ve iyileşeceğimize inanmamız şifanın ilk adımı, ikinci adımı ise zamana güvenmek ve bekleyebilmektir. Değişim, dönüşüm ve şifa içeriden dışarıya doğru yol alan ve sürekli devam eden bir süreçtir. Çünkü bu yaşamın kendisidir. Sevgi ile kalın…. Raquel Habib